Son yıllarda Marmara Denizi’nde gözlemlenen müsilaj (deniz salyası) sorunu, Türkiye’deki deniz ekosistemini tehdit edecek boyutlara ulaşmış durumda. Bu ciddi ekolojik sorunla mücadele etmek amacıyla, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, müsilajın kaynaklarını ve nedenlerini tetkik ederek, çok sayıda işletmenin faaliyetlerine son verdi. Yapılan denetimler sonucunda, toplamda 268 işletmenin faaliyeti durduruldu. Bu durum, hem çevresel sağlığı korumak hem de su ürünleri sektörünü yeniden canlandırmak için atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Müsilaj, suyun içindeki besin maddelerinin aşırı artışı sonucu meydana gelen bir tür alg patlamasıdır. Genellikle, sanayi atıkları ve tarımsal gübrelerin su kaynaklarına karışması sonucu besin maddeleri artar. Bununla birlikte, iklim değişikliği, deniz suyu sıcaklıkları ve okyanus akıntılarındaki değişim de müsilaj oluşumuna zemin hazırlar. Marmara Denizi, yoğun nüfus ve sanayi faaliyetleri nedeniyle bu kirleticilere maruz kalıyor. Durdurulan işletmelerin çoğu, girişimlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini göz ardı ederek bu kirliliğe katkıda bulunuyordu. Yasa dışı atık deşarjı ve eksik çevresel önlemler, bu tür işletmelerin faaliyetlerini durdurma sebebi olarak öne çıkıyor.
Bakanlığın müsilajla mücadelesi sadece işletmelerin kapatılmasıyla sınırlı kalmadı. Yürütülen denetimlerin kapsamı genişletildi ve denizlerdeki kirliliğin önüne geçmek için daha fazla ekip gözlem yaptı. Bilhassa sanayi bölgelerine ve tarım arazilerine yakın olan işletmeler, çevreye verdikleri zarar sebebiyle sıkı bir takibe alındı. Bu işletmelerin bir kısmı, çevre danışmanlarıyla birlikte çalışma yapmadıkları ve atık yönetim planlarını uygulamadıkları için durduruldu. Durdurulan işletmeler, yasalara uymadığı gerekçesiyle cezai yaptırımlarla karşılaşırken, sahil ve deniz ekosisteminin koruma çabaları daha da güçlendi.
Bu mücadelede yalnızca yasaların uygulanması değil, halkın bu durumu sahiplenmesi de büyük önem taşıyor. Vatandaşlar, çevre bilincini artırarak, müsilaja karşı verilen savaşın bir parçası olabilmelidir. Sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin iş birliğiyle düzenlenen eğitim programları, toplumda bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, sosyal medya kanalları da etkin bir şekilde kullanılarak, denizlerin korunması için yapılması gerekenler halka aktarılmaktadır.
Sonuç olarak, müsilajla mücadele sadece devletin değil, tüm toplumu ilgilendiren bir sorundur. 268 işletmenin kapatılması önemli bir adım ancak bu süreçte daha fazlasının yapılması gerektiği aşikardır. Denizlerimizin temizlenmesi, hem içme suyu kaynaklarımızı hem de deniz ekosistemimizi korumamız için şarttır. Müsilaj konusundaki mücadelede atılan adımlar, Türkiye'nin denizlerindeki sağlığı geri kazandırarak, geleceğe umutla bakmamızı sağlayabilir.